Biz

Bazen kaçmak güzeldir

Her ne kadar aklımızı kurcalayanları bir kenara bırakamasak da bazen kaçarak beynimizi kandırabiliriz. Ekim zorladı, Eylül sonu zorladı; kendimi arkadaşımın yanında buldum. Bakmayın arkadaş dediğime, farklı anne babalardan kardeşiz biz. Baktım ki arabadayım, sevdiğim şarkıları, podcastleri dinleyerek Erdek’e gidiyorum.

Evet telefonlaşıyoruz, evet konuşuyoruz ama yüz yüze bir başka oluyor. İnsan bazen evdeyken kendini çıkmazda hissediyor, daha doğrusu sanki bir kafeste gibi.  Her gün aynı şeyleri yapmak bir süre sonra öyle itici geliyor ki, tarifi yok. Ya da… Biz mi çok alıştık bu arada ayrı ayrı gitmelere, bilemiyorum.

İlk evlendiğimizde Arkın başka firmadaydı, en fazla iki ayda bir birkaç gün giderdi. Ben dergi yaptığım için ayın birkaç günü evde yok gibiydim. Bizim evlilik böyle başlamıştı. Sonra onun iş değişikliği, benim evde olmam nedeniyle her akşam aynı şeyleri yaparken bulduk kendimizi. Sonra yavaş yavaş O arkadaşlarıyla balığa gitmeye başladı, ben Irmak’ı bırakamadım (bırakmak istemedim), onu da alıp bol bol Ankara’ya anneannemle dedeme gittim. Bahçeli ev olduğu için Irmak da özgürdü.

Uzun ilişkinin sırrı ne deseler, ayrı ayrı gitmeler derim. Ama uzun süreli değil. 🙂 Pandemi zamanında bütün yaz Çanakkale’de kalınca çok özledim, o kadarı da doğru gelmiyor bana. Arada işte… İki ayda bir birkaç gün mesela. Özlemek çok iyi geliyor. Bir de bir süredir baba kız yalnız da kaldıkları için gönlüm çok rahat bırakabiliyorum. Onlara da iyi geliyor, bana da. Arkın gittiğinde de… Birkaç sene sonra Irmak üniversiteye başladığında, İstanbul’da olmazsa (ki hedefler var, çok amin) o zaman baş başa kalacağız. Şartlar ne olur bilemem ama yine böyle kaçmak gerek. Uzun süreli plan yapmaktan hiç hoşlanmadığım için bunu şimdi düşünmek istemiyorum.

Sadece bazen uzaklaşmanın iyi geldiğini söylüyorum. Arkadaşlarınla sabahlara kadar konuşmak, bazı sorumlulukları bir süreliğine kenara bırakmak, bu kaçışın süreli olduğunu bilmek, özlemek…

Tazelendiğimi hissediyorum. Ne kadar sürer bilmiyorum ama şu an bunu hissetmek şahane. Salı günü döndüm, dün çamaşır yıkarken, evi süpürüp silerken söylenmedim mesela “Hem iş yapıyorum hem bunu” diye. Her bir şeye söylenmeye başlamış, antipatik bir kadın olmuştum. Kaç kez aynaya bakıp “Şebnem kendine gel, sen bu değilsin” dedim ama dinletemedim bünyeye. Her şeye söylenir mi insan? İçimden başka bir kadın çıkıyordu. Mutsuz, umutsuz, karamsar ötesi… Oh, Irmak ve Arkın da her şeye söylenen kadın olmadan dört gün geçirdiler, yemin ediyorum onlara da iyi geldi. 🙂

Böyle minik minik iç dökesim geldi. Görüşürüz yakında yine…

 

1 Yorum
  1. Nilgün 3 ay ago
    Reply

    Yürekten katılıyorum ohhh missd

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamı

post-image
Biz

Çok içimden geldi…

Yıl 1999, 21 yaşındayım. Sabah Gazetesi’nin Bayan Sabah ekinde köşe yazıyorum. Sunulan fırsata bakar mısınız? (Gerçi herkese sunulmuyordu, kendimi de ezmeyeyim şimdi burada…) Aylarca...
devamı