Benimgibi.com için yazmıştım bunları. Irmak’ın gözünden bakmaya çalışmıştım. Ne kadar istesem de bakamam biliyorum ama ya gerçekten böyle düşünüyorsa?
Neymiş bu? Okul okul okul… Ne var okulda? Evde oturmak, bütün gün çizgi film izlemek, annem bilgisayar başında iş yaparken kucağına oturmak istiyorum.
Oyuncaklarımı paylaşmak istemiyorum! İstemiyorum işte. Ya arkadaşlarım oyuncaklarımı kendi evlerine götürürlerse.
Kardeşim olsun istiyorum. Ama geceleri ağlamasın. Ağlarsa anneannemlere götürürüz. Büyük kardeş gelsin de beraber oynayalım. Neymiş efendim, bazı annelerin karınlarına iki-üç bebek gelirken, bazılarının karnına daha çok gelirmiş. Oldu, ben de yedim zaten bunu.
Zaten bu “anne karnına gelme” meselesine de taktım. Babanın tohumu annenin yumurtasıyla birleşince oluyormuş. O tohum ve yumurta nasıl birleşiyor. Buraya takıldım kaldım. Annem “unuttum” diyor. Unutmadığına eminim. Ben de öğrenme hakkımı istiyorum! Ayrıca tohumların şeklini de merak ediyorum. Hâlâ bir açıklama yapmadılar. Üçgen mi, daire mi, dikdörtgen mi…
Kötü kelime kullanmak istiyorum. Annem araba kullanırken bazen yapıyor. Ben neden eşşo.. diyemiyorum?
Neden ellerimi yıkamak zorundayım. Pis kalsın. Ne güzel işte tırnaklarımın arasına boya giriyor. Fırçalamayacağım tırnaklarımı. Böyle pis kalsın. Çok sıkılıyorum ellerimi yıkarken. Bir de “20’ye kadar sayacakmışım” yıkarken. Oldu, başka?
Sofrada oturmak da neymiş. Ben masanın altında oturup yemeyi seviyorum kardeşim.
Her akşam uyumadan önce neden çiş yapıp diş fırçalamak zorundayım. Benim dişim. Çürürse çürüsün. Çişim gelirse de gece uyanır yaparım. Bu zorlama neden?
Odamda tek başına uyumak nedir bilir misiniz siz? Korkuyorum. Uyanıp sizin yanınıza geliyorum. Hep de geleceğim. Çok derin uyuyup unuttuğum gecelerde sakın heveslenmeyin!
Niçin sizi beklemek zorundayım. Dört yaşındayım. Kocaman oldum. Parka tek başıma da gidebilirim!
İçeride misafir varken uyumak zorunda kalmaktan nefret ediyorum. Babam da işe gidecek ama oturuyor. Ben neden okul var diye uyumak zorundayım?
Sürekli “işimiz var, sen kendi kendine oyna” diyorlar. Sevmiyorum kendi kendime oynamayı. Tersini yaptığım zaman da “o zaman bu oyuncaklar başkasına gider” diyorlar. Oynamayacağım yahu tek başıma. Annem, babam değil misiniz? Oynayın benimle.
Bana başka çocukları örnek vermediğiniz için teşekkür ediyorum. Fakat arada ağzınızdan kaçırıyorsunuz, haberiniz olsun. Duymadığımı sandığınız her şeyi aklımın bir köşesine yazıyorum.
Evet, pembeyi seviyorum. Her kıyafetle giyerim diye alacağınız başka ayakkabıları denemek istemiyorum. Çocuğum ben. Pembeyi her renkle giyerim.
Bazı geceler beni bırakıp çıkmanıza son derece karşıyım. Neden geceleri “iş”e gidiyorsunuz ve sabaha karşı geliyorsunuz? Beni neden götürmüyorsunuz? Büyüdüm diyorum size. Ben de sizinle işe gelebilirim.
Kitap okuyup kendi aranızda “Şöyle davranmalıyız, rollerimiz böyle olmalı” şeklinde konuştuğunuzun farkındayım. Ah bir de bazı İngilizce kelimeleri anlıyorum diye Almanca’ya döndünüz. İstersem onu da çözerim yakında, hiç uğraşmayın.
Okulda öğrendiklerimi merak etmenizi anlıyorum ancak bana sorup durmayın “bugün ne yaptınız” diye. Ben size nasıl bir işgünü geçirdiğinizi soruyor muyum?