Bunları yazarken de okurken de tüylerim diken diken oluyor. Ancak yazıya böyle başlamak istiyorum…
Dünyada her gün 3 bin 500 insan, her 3 dakikada 1 insan ölüyor.
Dünyada trafik kazaları sebebiyle çocuk ölümleri 2’nci sıraya yükseldi.
Trafik kazası olma oranı 1936 yılında 36 dakikada bir iken, 2010 yılında 0,48 dakikaya yükselmiş, 2015 yılında 0,29 saniyeye ulaşmış.
Dünya Sağlık Örgütü 2013 raporuna göre Türkiye, trafik kazalarında ölümün en yüksek olduğu Afrika’nın ardından ikinci ülke.
Ölümlü kazalarda en önemli unsur aşırı hız, alkollü sürüş, kask kullanmamak, emniyet kemeri takmamak, çocuk koltuğu kullanmamak olarak belirlenmiş.
Yaralanmalı kazalarda çocuk yaralanmaları tüm kazaların %17,6’sını oluşturuyor.
Türkiye’de kazalarda en çok hayatını kaybeden 2’nci yaş grubu 5-14 yaş grubu olarak gösteriliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2014 yılında 413 çocuk kaza yerinde yaşamını yitirirken, 48 bin 307 çocuk ağır ve hafif yaralı olarak saptanmış.
Peki kaza, yaralanma oraları bu denli yüksekken biz gereken önlemi alıyor muyuz? Aslında herkes adına “evet” demek isterdim. Ne yazık ki diyemiyorum. Çünkü…
Trafik Hayattır Trafikte Çocuk Güvenliği Araştırması
Araştırma, Ankara- İstanbul ve İzmir olmak üzere 3 büyük şehirde 3000 kişiyle görüşülerek uygulanmış.
Araştırmaya göre üç büyük şehirde çocuk koltuğu kullanım oranı yüzde 23 olarak belirlenmiş.
Çocuk koltuğu kullananların yüzde 93’ü 0-3 yaştan sonra çocuk koltuğunu değiştirmiyor ve akabinde koltuk kullanımını bırakıyor.
Çocuk koltuğu kullananların yüzde 2’si yasal zorunluluk sebebiyle kullanım tercih ediyor.
Her 3 kişiden 2’si çocuk koltuğu kullanımıyla ilgili yasal düzenlemeyi bilmiyor.
Çocuk koltuğu kullananların yüzde 60’tan fazlası, aracı rahat kullanabilmek veya çocukları hareketli olduğu için çocuk koltuğu tercih ediyor.
Çocuğunun güvende olması mı, rahat araç kullanmak mı? İkincisine daha çok önem verildiğini bilmek çok kötü! Ben, sınır koyabilen bir anne değilim. Örneğin, hâlâ her gece belli bir saatte bizim yanımıza geliyor Irmak. Katı kurallarım yok. Fakat bazı konularda, gerçekten çok katıyorum. O konulardan biri de oto koltuğu!
Haddim olmayarak bir şey yazmak istiyorum. Şimdi “Sen koltukların fiyatını biliyor musun” diyenler olacak. Ben de şöyle diyorum: “Arabaların fiyatını da biliyorum. Aracı olan, koltuğu da alır!” Çünkü bir insanın çocuk koltuğu kullanmamasını, koltuk kullansa da bunu çocuğa mecburi hale getirmemesini, kucağına almasını, ön koltukta oturtmasını anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum. Bir kere Facebook’a Irmak’la arabada giderken ön koltukta çocuk gördüğümü, polisi aradığımızı ve şikayet ettiğimizi yazmıştım. Ooooo. İspiyoncu çocuk yetiştirmekten başkalarının hayatına burun sokmaya kadar yemediğim laf kalmadı. Neyse. Konu bu değil. Uzun yazıyorum, çünkü hassas bir konu benim için. Herkes için de öyle olmasını umarım.
Geçen hafta bu bilgileri Doğuş Otomotiv ve Britax Romer’in düzenlediği toplantıda aldım. Hatta bize “anne babaların neden böyle davrandıklarını”, Profesör Doktor Üstün Dökmen anlattı. Dökmen diyor ki:
İşin temelinde “sınır koymak” var
Çocukken sınır konulmayanlar büyüyünce sıkıntı çekerler. Bazen bize bir çocuk getiriyor anne baba, “hocam bu çocuk hiperaktif” diyor. Hayır değil. Çocuğun sorunu şu, sınır konmamış. Anne baba sınır koymadığı için de çocuk her istediğini yapıyor. Bu başka, hiperaktif olmak başka. Sınır konca anne baba da rahat edecek, çocuk da. Almanlar’ın sözü var: “Nein ist nein.” Yani, hayır hayırdır! Ya da “Diziplin Diziplin” (Disiplin Disiplin Disiplin) Fazla disiplin de iyi değil, her şey optimumda olmalı. Disiplin de gerekiyor çocuklara. Alman için hayır, hayırdır. Ancak bizim Türkçe’mizde hayır çeşitli anlamlara geliyor. Hayır, olabilir, dur bakalım, sabah ola hayrola, bir dedene soralım, kısmetse olur… Net değil!
Ne der anne babalar. “Yemiyor, yatmıyor, oturmuyor, kemer takmıyor çalışmıyor… Biz çocuğa bunu yüklüyoruz!” Bunun doğru cümlesi şu: Oturtamıyorum, yatıramıyorum, yediremiyorum. Çünkü sınır koymamış, öğretmemiş.
Diyelim ki bankaya gitti bir adam, kredi istedi, dediler ki “bu iş olmaz”. Sınır konmamış insanlar “ben sizin müdürünüzle görüşebilir miyim” diye başlar. Oysa hayır, hayır olmalıdır. Hatta ve hatta “Çocuklarınıza sınır koyun, özelikle sınır ve disiplin konulmamış erkek çocukların yetişkin bir erkek olduklarında eşine ve kadına şiddet uygulama olasılığı çok yüksek” diyor.
Aslında ben bunu uzun uzun yazmak isterim fakat okuması biliyorum ki zor olacak. Bu nedenle toplantı günü canlı yayınlamıştım Dökmen’i. Bu adrese tıkladığınızda 44 dakikalık videoyu görebilirsiniz.
Özetle işte bu koltuğa oturtamak da sınır koymamakmış. Bir de Dökmen diyor ki, çocuğunuzun arkadaşı değil ebeveyni olun, annesi olun. Onun zaten yeteri kadar arkadaşı olacak. Bir tane annesi var. Ki bu konuda kendimi eleştiriyorum, bu hatayı zaman zaman yaptığımın farkındayım, “arkadaş gibi olmaya çalışmak.” Belki de hepimiz yapıyoruzdur. Şimdi de bunun üstünde çalışmamız gerek. 🙂
Ah unutmadan Dökmen’i dinledik, umarım siz de videodan dinleyeceksiniz. Ardından Britax Römer yerkililerinden bilgi aldık. En çok sorulan soru: “Oto koltuğu nerede olmalı?” idi. Yine kendimden örnek vereyim. Ben sadece 3.5 yıldır araba kullandığım için, bazı yerlerden olası bir kazada içgüdüsel olarak direkt kendimi korumaya alacağımı duyduğum için, benim arkama koydum Irmak’ın oto koltuğunu. Yetkililer diyor ki “Teoride şoförün kendini kaçırması durumunda daha güvenli olacağı düşünülse de büyük otomobil firmaları araçlarını test ederken tek bir kuruma, Euro N-cap testlerine güvenir. Yapılan testlerde rakamsal istatistik olarak otomobilin arka sağ koltuğunun daha güvenli olduğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca Türkiye’de trafik sağ taraftan işlediği için çocuğunuzu kaldırım yönünden koltuğuna oturtmanız her zaman daha güvenli.” Tamam Irmak’ın koltuğu solda ancak asla yol tarafından binmiyor, o taraftan inmiyor. Sadece işte korkuyorum. Ya olası bir durumda içgüdüsel olarak kendimi korumaya kalkarsam?
Ve son olarak bu videoyu izlemenizi öneriyorum. Biz izleyin, eğer araç kullanıyor ve oto koltuğu kullanmıyorsanız, belki fikriniz değişir. Yani, umarım değişir! İzlemek için buraya tıklayabilirsiniz…
#trafikhayattır #trafikhayattir
“Trafik Hayattır” nedir diyorsanız, daha önce karşılaşmadıysanız… Doğuş Otomotiv, 2004 yılından itibaren trafik güvenliği bilincini arttırmak amacıyla trafik güvenliği ve trafikte sorumluluk yaklaşımına yönelik farkındalık projeleri gerçekleştiriyor. Detaylı bilgiyi web sitelerinde görebilirsiniz. Hatta Facebook sayfasını takip etmenizi öneririm. “Bunları biliyor muydunuz” adı altında yaptıkları paylaşımlar çok bilgilendirici.
hamile kalınca ilk aldığımız şey araba için anakucağıydı. sonra da işte kilosuna ve yaşına göre değişmesi gerekiyorsa değiştirdik ihtiyaç zamanlarında. değiştirmeden de her markanın güvenlik testlerini, kullanıcı yorumlarını vs. okuduk, araştırdık. doğduğundan beri iki sokak aşağıya da gidiyor olsak o koltuğa bindi ve bağlandı. ve bence, aksini bilmediğinden, asla itiraz etmedi koltuğa oturma konusunda. şimdi 3 yaşında ve kendisi koltuğuna tırmanıp oturuyo ve “bağla anne/baba” diyor. taviz verilmemesi gereken bir konu bu. ben de geçenlerde ön koltukta annesiyle oturan bir bebek gördüm ve kadın tutmuyordu bile, serbest dolaşımdaydı yani gayet. açtık camı, eşimle uyardık ama ne anlar..bazıları için çocuklarının canının kıymeti yok diyorum ben artık..ya da bu nası bir kendine ve şoförlüğüne güvendir?!
Trafik kurallarına uymak gerçekten önce sizi sonra da karşıdakinin hayatını korur. Daima bu iki düşünce ile yola çıkılmalıdır.